1992 senesinin Mayıs ayıydı. Üniversiteyi bitirmiş , süper havalı bir işte çalışmaya başlamış, artık yetişkin bir kız çocuğu olarak 19 Mayıs tatilinde ‘’Ben arkadaşlarla Assos’a gidiyorum’’ diyerek sevgili aileme ayak üstünde yalan kıvırmış ve o dönemin havalı çocuğu (şimdinin havalı kocası) ile 3 günlük tatile kaçmıştım. Aslında içim hiç rahat değildi hem söylediğim yalanı unutup deşifre olma becerimden, hem de yalan söylemekten ötürü çektiğim vicdan azabından dolayı içimden ‘Yarabbim şu 3 günü bitirsek de sağ salim evimize dönsek’’ endişeleri ile bilmeden kendi kuyumu kazmaya hazırlanmıştım.Ve her tatil gibi bu da çok şahane başlamıştı. Ne zaman yarı insan yarı keçi olan sevgilim ‘’Hadi dağlara tırmanalım’’ teklifinde bulundu işte o zaman rüzgarın yanlış yere döndüğünü hissetmiş yine de ‘’İyi o zaman tırmanalım bari’’ demiş bulunmuştum.
Yaklaşık 2 saat kadar yürüme, sürünme ve tırmanma
hareketleri yaptıktan sonra nihayet bir düzlüğe ulaşmıştık . Ben biraz soluklanırım diye sevinirken Ali
düzlüğün ilerisinde biten yolu ve başlayan uçurumu gösterip ‘’Manzara şahane hadi
resim çekelim’’ dedi. O zaman selfie çekecek fotoğraf makinesi henüz icat edilmediğinden tek tek resim çekilecektik. Ben uçurumun dibine
gitmeye çok meraklı olmadığım için ‘’Önce ben seni çekeyim’’ dedim ve yolun
biraz gerisinde durarak makineyi ayarlamaya başladım ki bizimki bir anda ‘’Ahh
ayağım’’ diye bağırarak aniden uçurumdan aşağıya düşüverdi. Uğradığım şokun etkisiyle önce hareket edemedim ve
hiçbir şey düşünemedim . Birisi elimi ayağımı ve dilimi bağlamıştı sanki . Buz
gibi kalakalmıştım. En acısı da ‘’Gitti sevdiceğim ’’ diye üzüleceğime aklıma panik
ile gelen ilk düşüncenin ‘’Allahım ben babama ne diyeceğim bir daha beni asla
yalnız tatile yollamaz’’ olmasıydı. Öyle ne kadar kaldım bilmiyorum birden uçurumdan
gelen gülme seslerini duydum ve ayaklarımı zorla sürüyerek oraya doğru yürüdüm. Kendimi zorlayıp uçurum
olduğunu düşündüğüm yere bakınca oranında manzaraya bakan başka bir düzlük
olduğunu ve Ali’nin orada oturmuş bana pis pis sırıttığını görünce, (o dönem nedense grup olarak birbirimize
sürekli olarak yaptığımız) manasız lüzümsuz eşşek şakalarının en okkalısına
maruz kaldığımı anladım.
Adını Üst Kat Korkusu
Koydum!
O gün akşam uykumda birkaç kere yükseğe uzun sıçrama ile
olayı atlattığımı düşünürken bir süre sonra yaşadığım farklı olaylar ile nur topu gibi bir yükseklik korkum
olduğunu idrak ettim. Fakat benim yükseklik korkum uçak, helikopter ve balon gibi uçabilen araçlarda değil üçüncü kat
ve üzeri binalara çıktığımda depreşiyordu. Artık üst katlarda oturan arkadaşlarımıza
yemeğe, oturmaya gidemez olmuştuk. Kırk yılın başı rica ya da tehdit ile gitsek
bile katiyen balkona çıkamıyordum. Yeni
insanlar ile tanıştığımızda aklımda hep kaçıncı katta oturuyorlar acaba
cinsinden sağlıksız sorular vardı. Bu arada evlendikten sonra da hep bahçe
katlarında oturduğumuz için bir süre bu konu hayatımdan çıkmıştı. Ancak çocuk
sahibi olduktan sonra artık bu korkunun bana yakışmadığına karar verdim ve
üzerinde çalışmaya başladım . Önce yüksek katlı binalarda oturan arkadaşlarıma
gitmekle ve ocak ayında balkonda kahve içme konusunda ısrarcı olmak ile
başladım. Ufak ufak dozunu arttırarak yükseklik deneyimleri yaşıyordum. Ve bir
süre sonra artık yüksekte olmanın beni o kadar rahatsız etmediğini sevinçle
fark ettim. Tam o sırada bizim ufaklık ayaklandı ve onun peşinden koşma telaşı
içerisinde bir süre daha bu konuyu kafamdan çıkardım.
Ne Oldum Deme
Bir gün onunla beraber yakında oturan bir arkadaşıma ziyarete
gittik. Ev dördüncü kattaydı. Balkondaki korkuluklar yüksek ve güvenliydi. İçim
çok rahattı. Güzelce balkondaki masaya kuruldum ve manzaranın keyfini
çıkartarak sohbete başladık. Çocuklar evin içinde başlarında yardımcı kadınla
beraber oyun oynuyorlardı. Aslında her
şey yolundaydı. Tam o sırada oğlum balkona çıktı ve elindeki resmi göstermek
için koşarak yanıma geldi. O anda yaşadığım paniği anlatmam çok zor. Kendimle ilgili yükseklik korkumu halletmiştim
ama bu sefer de oğlumla beraber yükseklerde olunca panik yaşıyordum. Bunun üzerinde ne kadar çalışırsam çalışayım
başarılı olamadım. Başarısızlığımın nedeninin ne olduğunu da bal gibi bilmeme
rağmen...Eğer bu korkumun üzerine gidersem onu gerektiği gibi koruyamayacağımı
düşünüyordum. Artık AVM’lerin yürüyen
merdivenlerinden tutun da her türlü yüksek yer kabusum olmuştu. Sonunda bu konunun üzerine çekingenlikle de
olsa yavaş yavaş yürümeye başladım ve önce meditasyonlarda , yaratıcı imgeleme
çalışmalarında kendime güven mesajları , telkin ve olumlamalar ile konuyu
çözmeye çalıştım. Bu korkumun aynen anneden
çocuğa copy/paste olduğunu bildiğim için ne olursa olsun
bunu aşmaya kararlıydım.
Aldım Bende O
Yine bir gün okul çıkışı başka çocuklar ile beraber yakındaki
bir AVM' ye dondurma yemeğe gitmiştik. Yürüyen merdivenlerde bizimkiler tehlikeli
olmayacak şekilde kıpır kıpırdılar. Kalbim yine deli gibi çarpmaya başlamıştı. O
anda ‘’Allahım dedim bu çocukların hepsi sana emanet, ben bu korkumu kabul ediyorum ve sana teslim
ediyorum. Bu günden sonra bu konuda ne zaman endişelensem bu korkumu olduğu gibi
sana vereceğim. Şükürler olsun Amin’’ diye de bitirdim. O sırada yürüyen
merdivende yanımızda ters istikamette giden bir kadın telefonda konuştuğu
arkadaşına ‘’Tamam canım aldım bende o’’ dedi. O günkü mutlu mesut halimi hiç
unutamıyorum.
Bu konuda yaşadıklarım yaz yaz bitmez :) En son geldiğin nokta nedir derseniz o da şudur; Arkadaşlarımız ile geçen ay Büyük Ada’da uzun bir yürüyüş yapmıştık.
Aynen geçmişteki gibi bir uçurumun(!) kenarındaki kayalıkta grup mola vermek
istedi. Aslında uçurum sandığım yerin altında bir düzlük olduğu konusunda ısrar
ettiler ancak ben yine de yanlarına gidemedim çünkü oğlumda oradaydı. Yolun kenarında
tek başıma oturdum o tarafa hiç bakamadan kendi kendime kuduz kuduz olumlama
yapmaya başladım. Bir süre sonra Alp
yanıma geldi ve Anne yolun öbür tarafındaki tepeye tırmanalım mı seninle dedi.
Tabi ki tırmanamadım ancak çalışmalarıma devam ediyorum ve her geçen gün daha
da başarılı oluyorum. Nihayet bu iş tamam dediğimde yüksek bir yerlerden oğlum
ve eşimle selfie yapıp buradan size de linkini atacağım.
Sevgiyle Şifa Olsun
Duygusal Şifa