Kendimi şanslı bir insan olarak görürüm , her zaman
dört ayağımın üzerine düşmüşümdür. Park
yeri arama, kapalı gişe filme son anda bilet ayarlama, rezervasyonsuz cumartesi
akşamı kafelerde yer bulma gibi konular çok
şükür ki hep mutlu sonla bitti. Bu ballı olma durumunu ilk lisede fark ettim.
Ablamın üniversite sınavına gireceği sene ben lise ikideydim. Rahmetli Babacığım
kendine Boğaziçi Üniversitesi hedefi koyan kızını gaza getirmek için ‘’Evladım sen
yeter ki Boğaziçi’ni kazan bahar bayramında okul gezisi ile seni Bodrum’a kendi
ellerimle gönderirim.’’ diyerek büyük bir lokma yemişti.Sınav sonuçları açıklanıp Ablam Boğaziçi Matematiği
kazanınca Annem ve Babam sevinçten çıldırmışlardı. Ben kendisine çıtayı fazla yükselttiği için önce bozulmuştum ancak bahar
zamanı babama sözünü hatırlatan Ablama, Babamın çaresizlik içinde ‘’O zaman kardeşini
de al yanına’’ dediğini duyduğumda
sevinç çığlıkları içinde ikisine birden sarıldığımı hatırlıyorum.
Nedense ikisi de o anda çok mutlu gözükmüyordu.:)
Annemin sırtımıza vurarak ‘’Sakın denizde çok açılmayın çocuğum’’ diyerek yolcu
ettiği tatilimiz çok güzel başlamıştı.
Sıradan Bir Deniz Kazası
Bir hafta sürecek olan gezide tamamen üniversitelilerden
oluşan bir grup ile takılacaktım. Her gün sabah akşam günde elli kere falan halime
şükrediyordum. Bodrum Aktur’da evlerde
kalıyorduk ve gerçekten çok eğleniyorduk. Dönmemize bir gün kala bir arkadaşla
beraber kano kiralayıp Aktur'dan denize açıldık. Rüzgarlı ve şahane bir gündü.
Biz önde rüzgar arkada Yunan adalarına doğru giderken bir anda kanomuz su almaya başladı ve bir süre sonra burnunu
dikip battı. Meğerse delikmiş. Önce nasılsa birileri bizi kurtarır diye
bekledik, panik yapmadık. Hatta
birbirimize lüzumsuz köpekbalığı esprileri bile yaptık. Ancak o arada geçen bütün tekneler biz onlara yardım için el
salladığımızda onlarda bize el sallayıp sözde selamımızı alarak yollarına
gidince endişelenmeye başladık. O arada saatler geçti ve biz geri dönmeyince kıyıdakiler
bizimkilere haber vermişler. Ablamın da
aralarında olduğu bir grup bizi aramaya çıkmış ve sadece kanonun küreğini
bulmuşlar. Bütün akşamüstü bizi aramalarına rağmen hava iyice kararınca kıyıya elleri
boş ve perişan bir halde dönmek zorunda kalmışlar. Biz de o arada gördüğümüz bir balıkçı
teknesine imdaaatt diye bağırmayı akıl ederek sonraki koy olan Bitez'e ayak basmayı başarmış ve bir taksi
çevirmiştik.Taksi şöförü önce ıslak
ıslak binemezsiniz diye kızmış ama ‘’kazazedeyiz abi’’ deyince halimize acıyarak
arabaya almıştı. Aktur'a vardığımızda
feci bir ortam vardı. 16 yaşımızın bütün olgunluğu ile ‘’Sürpriizz kim gelmiişş’’
şeklinde münasebetsizce bir giriş yapmamıza rağmen hepsi sevinçten delirdiler.
Ablam beni karşısında sapasağlam görünce önce çok sevindi , sonra çok kızdı ve bir
süre duygu iniş çıkışları yaşadı, biraz tartaklanmış bile olabilirim
hatırlamıyorum. En sonunda kano kiralama firmasını mahkemeye falan verelim
dedik ancak onlar özür olarak bütün gruba Halikarnas girişi ısmarladılar ve o akşam olay tatlıya
bağlandı.
Ne Olduysa 25 Yaşından Sonra Oldu
Aslında felaketle sonuçlanabilecek bir durumdan ya yaşımızın verdiği coşkulu ve korkusuz olma hali ya da ölümü aklımıza getirmeyi hiç akıl etmemiş olmamız nedeni ile eğlenceli bir şekilde kurtulmuştuk. Yıllar sonra aniden ortaya çıkan açık denizde yüzme korkumu sonradan hep o gün yaşadıklarıma bağlamıştım. Ancak korkumun nedeni benim sonradan ya bir şey olsaydı, ya köpekbalığı gelseydi, ya kötü niyetli kişilere rastlasaydınız gibi dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin beni etkilemesine izin vermemdi.
Korkularımızın nedenini anladığımızda ve çözmek
istediğimizde çare sizi mutlaka bulur. Geçmiş Yaşam Şifalandırma ile açık deniz
korkumun üzerinde çalıştığımda daha önce deniz kazasında hayatımı kaybettiğimi
o anı tekrar yaşayarak öğrendim. Öte yandan korkularımızın nereden
kaynaklandığını öğrenmek için illa ki o ana tekrar dönmemiz ve yaşamamız
gerekmiyor. Çözmek için neden korktuğumuzu bilelim ve o korkunun bize ne demek istediğini
anlamaya çalışalım yeter.
Sıkıntı yaşadığımız konuları şifalandırmak
bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük miras. Çocuklarında veya
torunlarında aynı korkuların devam etmesini hangimiz isteriz ki? Öyleyse bu konuların üzerine gitmeye ve içimizdeki
şeytanlara Zülfikarlarla saldırmaya devam etmeliyiz.
Kendi adıma artık denizde yüzerken çok açılmaktan
korkmuyorum , tekneden denize atlamaya ve dalmaya bayılıyorum. Yüzmek en güzel topraklanma yöntemlerinden biri. Eskiden yanımda yüzen balıklardan bile
kaçardım şimdi onlarla birlikte yüzüyorum. Özgürlük duygusu bütün
korkularımızın üstüne gitmeye ve hayatla dalga geçmeye değer benden söylemesi…
Duygusal Şifa