Menu

kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2015

Masal Terapi

Bazı kitapları daha kitapçıda rafta gördüğünüz andan itibaren okumak istersiniz, Kasada ödeme yapmadan önce artık büyük kitapçıların çoğunda standların arasına serpiştirilen minik deri puflara ilişip rastgele bir kaç sayfa okumak en keyifli işlerden biri bana göre. Aynı anda birden fazla kitabı okuduğumda doğrudur. Vazgeçemediğim başucu kitaplarım, referans kitaplar, roman , inceleme araştırma, farketmiyor. Yemek yaparken bile tezgahın köşesinde bir kitap dergi açık oluyor mutlaka.
Bugün bahsedeceğim kitap ise farklı bir türe giriyor. O, hem bir masal kitabı, hem bir çeşit referans kitap,  hem de deneme dediğimiz kısa şirin hikayelerden oluşan ve aynı yazarı gibi  neşeli şirin bir şey. Yazar Judith Malika Liberman profesyonel bir masal anlatıcısı 37 yaşında olmasına rağmen son 23 yılını masallarla uğraşarak geçirmiş. Evet yanlış hesaplamadınız. Kendisi 14 yaşından bu yana masal anlatıyor. Bu kitabın en ilginç özelliği ise okumaya ilk sayfadan başlamıyorsunuz. Yazar kitabının kullanım kılavuzunda ‘’Kendini bir yol ayrımında bulduğunda, kararsızlık yaşadığında, ruhun yolunu kaybettiğinde kitabı çantandan çıkar, rastgele bir sayfasını aç ve okumaya başla'' cümleleri ile anlatıyor. Gerçekten de çekim yasası kuralları gereği sorunun cevabı olan masal karşınıza geliveriyor. Bu sihirli bir oyun ve oynaması çok eğlenceli. Blog için bir hikaye seçmek için rastgele kitabı açtığımda aşağıdaki masal karşıma çıktı. Bakalım kimler bu tam da benim için seçilmiş diyecek. Keyifli okumalar..

Bolluk Günü
Köyün birinde fakir bir çiftçi yaşarmış. Tarlası sadece kendisini beslemeye yetiyormuş. Her gün Tanrı'nın ona bolluk ve zenginlik vermesi için dua ediyormuş.Tanrı'ya birde yol gösteriyormuş. ''Bak Tanrım, yarın gidip şu ağacın altını kazacağım. Neden oraya geceden bir hazine koymuyorsun.? Ben de sabah bulurum. Söz veriyorum, yarısını ülkenin en fakirleriyle paylaşacağım.''
Bir gün köye arkası altın yüklü bir at arabası gelmiş. Parıldayan altın yığınının tepesinde altından bir kral oturuyormuş. Her yanı parlıyormuş.
Çİftçi '' Sonunda dualarım kabul oldu. Tanrı bu bir araba dolusu altını bana göndermiş olmalı'' diye düşünmüş.
Ve at arabası gerçekten onun önünde durmuş. Ama kral ona altın vermek yerine açık elini uzatmış ve ''Bana verecek neyin var?'' diye sormuş.
Çiftçi çok şaşırmış. Neden ona bir şey versinmiş ki? Söylene söylene elini taşıdığı ağır pirinç çuvalına daldırarak krala tek bir pirinç tanesi uzatmış. Kral'da ona teşekkür ederek yoluna devam etmiş.
Kralın gidişinden sonra çiftçi eve dönmüş ve kendine öğlen yemeği hazırlamak için bir avuç pirinç almış. Ve  avucundaki beyaz pirinç tanelerinin arasında tek bir altın pirinç tanesi olduğunu görmüş. Çiftçi bir pirinç çuvalına bir de altın pirinç tanesine bakmış ve ne kadar az verip karşılığında ne kadar az aldığını görerek ağlamış.

Mesaj , Seyir Defteri ve Alıştırma
Kitapta her hikayenin sonunda kısa cümleler ile masalda verilmek istenen mesaj açıklanıyor. Seyir Defteri diye bir bölüm var ki burada da mesajın size ne çağrıştırdığına dair bir kaç soru var. Bu soruları elinizi kalbinize koyarak samimiyetle cevapladığınızda yanıtlar sizi şaşırtabilir. En son Alıştırma bölümünde ise o konudaki farkındalığınızı pekiştirmek için yapmanız gereken kısa bir alıştırma çalışması verilmiş.
Yukarıdaki masalda verilen mesaj, dünyamızın bolluk ve bereket ile dolu olduğu ve bu bolluğun bereketin paylaşmak ile daha da artacağıdır. Paylaşmamakla ve biriktirmekle enerjinin içeri girmesini engellemiş oluyoruz. Karşılık beklemeden paylaşmak, hayata teşekkürler demenin harika bir yoludur ve gerçek anlamda şükran duymanıza neden olur.

Seyir Defteri : Şimdi, senin için bolluk nedir , hayatına ne tür bir bolluk çağırıyorsun ve hayatında cömertliğin yeri ne gibi soruları cevaplamak için eline bir kağıt kalem al ve duraklamadan yazmaya başla lütfen. Sakince gelen her düşünceyi kabul ederek, bu iyi bu kötü ayırımı yapmadan içindekilerin kağıda dökülmesine izin ver. Yazacak bir şey kalmayana kadar devam et. Sonra kalemi bırak ve yazdıklarına bir göz at , bolluğun ve bereketin önündeki temel inanç kalıplarının oradan sana göz kırptıklarını göreceksin.

Alıştırma çalışması ; Evinde  artık ihtiyacın olmayan ama atamayacak kadar çok sevdiğin eşya ve kıyafetler ile işe başla. Bolluk akışını başlatmak için onları sevgiyle ihtiyacı olanlara ver. 

Kitap kısa ama sürükleyici bir çok hikayelerden oluşuyor ve hepside birbirinden anlamlı ve yol gösterici. Okuyan herkese şifa olması yol göstermesi ve eğlendirmesi niyeti ile

Sevgiyle Şifa Olsun,

Duygusal Şifa













08 Nisan 2015

Şiddetle Tavsiye Edilen Bir Kitap Tanıtımı



Kitabın adı: Yüreğime Yolculuk
Özgün adı : Dying To Be Me
Yazar: Anita Moorjani
Çeviren: Gökçe Bayer
Sayfa sayısı: 251
Yayın evi: Klan Yayıncılık

‘’Evrenin en büyük gerçekliklerinin dışarıda , yıldızlarla gezegenlerin incelenmesinde yatmadığına inanıyorum. İçimizde , derinlerde yatıyorlar, kalbimizin , zihnimizin ve ruhumuzun ihtişamında. İçimizdekileri anlayana kadar , dışarısını anlayamayacağız.’’ 

Hepimiz Anita’yız!
Annesinin Beta (Hint lehçesinde çocuğum yerine kullanılan şevkat içeren bir kelimedir.) diye çağırdığı Anita Moorjani’nin kitabı bu kelimelerle başlıyor.  Kendi hikayesini anlattığı kitapta yaşamımızda en kötü durumların bile üstesinden (doğal olarak sahip olduğumuz içsel kuvvetimizi ve bilgeliğimizi kullanarak) gelebileceğimizi akıcı bir roman diliyle ve samimiyetle yazmış.
Geleneklerine çok bağlı Hintli bir ailenin çocuğu olarak Singapur’da doğduğu yetmemiş gibi iki yaşındayken Hong Kong’da doğu felsefesi ile harmanlanarak devam eden çocukluğu ilk ve orta öğrenimde İngiliz sisteminde öğrenim gördüğü okulunda daha da kafasını karıştırmış,  bu karışıklık sırasında dört lisanı konuşmayı sökmüş çok akıllı Hintli bir kız çocuğunun hikayesini okurken güzel ülkemdeki benzer hayatları düşündüm.
Anadolu’da muhafazakar bir şekilde yetiştirilen kız çocukları büyük şehirlerde yüksek öğrenim görmek için ailelerinden ayrıldıklarında ve bugüne kadar yaşadıkları hayatı sorgulamaya başladıklarında ne hissetmişlerdir acaba? Zaten farklı oldukları için dışlanmış hissettikleri yetmemiş gibi birde içlerini saran suçluluk duygusu ile içsel karar verme güçlerini kullanmayı reddederek kendi yetiştikleri çevrenin doğru olduğuna karar verip yeni çevreye uyum sağlamayı reddetmişler midir.?  
Geleneklere göre bir kadının kocasına ve evdeki erkeklere hizmet etmesi gerekir. Kız çocukları okumaz , okuma yazma öğrensin yeter daha fazla okumaları doğru değildir. Kocalarına itaat etmezler. Kızları şımartmamak gerekir yoksa iyi bir koca bulamazlar. Bunlar kitaptan ve  Anita’nın cümleleri ama size tanıdık geldi mi? Anne ve Babası’nın sevgide ayırmadığı çok değer verdiği biricik kızları olmasına rağmen kültürünün genlerinden gelen o soğuk suçluluk duygusu ile başlıyor Anita’nın kanser serüveni.  Peki şehirde doğup büyüyen ve sevgi dolu bir ailede yetişen kız çocukları bütün bu olumsuz duygulardan muaf mı? Hepimiz kollektif bilinçten nasibimize düşeni almıyor muyuz.?

Kollektif Bilinç Mağdurlarına Evrensel Enerji Şifası
Kollektif Bilinci minik el bilgisayarlarından büyük ana bir bilgisayara toplanan düşünceler olarak kabul edebiliriz. Küçük bilgisayarlarda hangi düşünceler üretilip işleniyorsa doğruca ana bilgisayara gidiyor ve orada saklanıp depolanıyor. Dünya var olduğundan beri bu ana bilgisayar var. İlk çağ, orta çağ , bütün uygarlıklar , krallıklar,  imparatorluklar her ne yaşandıysa hepsi ana bilgisayarda mevcut. Mega belleğe sahip dev bir usb de düşünebilirsiniz. Dünyanın USB’si. İşte biz içinde bulunduğumuz ortama uygun seçtiğimiz duyguları bu USB bellekten alıp kullanıyoruz.
Kitabın Anita’nın şifalanma sürecini anlattığı bölümü yutarak okudum. Aslında şifa için geleneksel tıbbi yöntemlere ya da  pahalı inisiyasyonlara , gurulara , otuz farklı beslenme şeklinde anlatılan özel diyetlere bel bağlayan insanların okumasını çok isterim. Daha fazla detaya girmeden yine kitaptan bir bölüm ile yazıyı bağlayacağım. 

‘’ Her parçanızın , egonuzun , aklınızın ,bedeninizin ve ruhunuzun ihtişamlı olduğunu bilmenizi isterdim. Bunlar sizi oluşturur, evrenin yaratılışının güzel bir ürünü olan sizi. Her yönümüz kusursuzdur. Oluruna bırakılmayacak , bağışlanmayacak , elde edilemeyecek hiçbir şey yok.Zaten olmanız gereken her şeysiniz. ‘’

Hepimize Sevgiyle Şifa Olsun..
Duygusal Şifa