Özgün adı : Dying To Be Me
Yazar: Anita Moorjani
Yazar: Anita Moorjani
Çeviren: Gökçe Bayer
Sayfa sayısı: 251
Sayfa sayısı: 251
Yayın evi: Klan Yayıncılık
‘’Evrenin en büyük gerçekliklerinin dışarıda ,
yıldızlarla gezegenlerin incelenmesinde yatmadığına inanıyorum. İçimizde ,
derinlerde yatıyorlar, kalbimizin , zihnimizin ve ruhumuzun ihtişamında. İçimizdekileri
anlayana kadar , dışarısını anlayamayacağız.’’
Hepimiz
Anita’yız!
Annesinin Beta (Hint lehçesinde çocuğum yerine kullanılan
şevkat içeren bir kelimedir.) diye çağırdığı Anita Moorjani’nin kitabı bu
kelimelerle başlıyor. Kendi hikayesini
anlattığı kitapta yaşamımızda en kötü durumların bile üstesinden (doğal olarak
sahip olduğumuz içsel kuvvetimizi ve bilgeliğimizi kullanarak) gelebileceğimizi
akıcı bir roman diliyle ve samimiyetle yazmış.
Geleneklerine çok bağlı Hintli bir ailenin çocuğu olarak
Singapur’da doğduğu yetmemiş gibi iki yaşındayken Hong Kong’da doğu felsefesi
ile harmanlanarak devam eden çocukluğu ilk ve orta öğrenimde İngiliz sisteminde
öğrenim gördüğü okulunda daha da kafasını karıştırmış, bu karışıklık sırasında dört lisanı konuşmayı
sökmüş çok akıllı Hintli bir kız çocuğunun hikayesini okurken güzel ülkemdeki
benzer hayatları düşündüm.
Anadolu’da muhafazakar bir şekilde yetiştirilen kız
çocukları büyük şehirlerde yüksek öğrenim görmek için ailelerinden
ayrıldıklarında ve bugüne kadar yaşadıkları hayatı sorgulamaya başladıklarında ne
hissetmişlerdir acaba? Zaten farklı oldukları için dışlanmış hissettikleri
yetmemiş gibi birde içlerini saran suçluluk duygusu ile içsel karar verme güçlerini
kullanmayı reddederek kendi yetiştikleri çevrenin doğru olduğuna karar verip
yeni çevreye uyum sağlamayı reddetmişler midir.?
Geleneklere göre bir kadının kocasına ve evdeki erkeklere
hizmet etmesi gerekir. Kız çocukları okumaz , okuma yazma öğrensin yeter daha fazla
okumaları doğru değildir. Kocalarına itaat etmezler. Kızları şımartmamak
gerekir yoksa iyi bir koca bulamazlar. Bunlar kitaptan ve Anita’nın cümleleri ama size tanıdık geldi mi?
Anne ve Babası’nın sevgide ayırmadığı çok değer verdiği biricik kızları
olmasına rağmen kültürünün genlerinden gelen o soğuk suçluluk duygusu ile
başlıyor Anita’nın kanser serüveni. Peki
şehirde doğup büyüyen ve sevgi dolu bir ailede yetişen kız çocukları bütün bu
olumsuz duygulardan muaf mı? Hepimiz kollektif bilinçten nasibimize düşeni almıyor
muyuz.?
Kollektif
Bilinç Mağdurlarına Evrensel Enerji Şifası
Kollektif Bilinci minik el bilgisayarlarından büyük ana bir
bilgisayara toplanan düşünceler olarak kabul edebiliriz. Küçük bilgisayarlarda
hangi düşünceler üretilip işleniyorsa doğruca ana bilgisayara gidiyor ve orada
saklanıp depolanıyor. Dünya var olduğundan beri bu ana bilgisayar var. İlk çağ,
orta çağ , bütün uygarlıklar , krallıklar, imparatorluklar her ne yaşandıysa hepsi ana
bilgisayarda mevcut. Mega belleğe sahip dev bir usb de düşünebilirsiniz.
Dünyanın USB’si. İşte biz içinde bulunduğumuz ortama uygun seçtiğimiz duyguları
bu USB bellekten alıp kullanıyoruz.
Kitabın Anita’nın şifalanma sürecini anlattığı bölümü
yutarak okudum. Aslında şifa için geleneksel tıbbi yöntemlere ya da pahalı inisiyasyonlara , gurulara , otuz
farklı beslenme şeklinde anlatılan özel diyetlere bel bağlayan insanların okumasını
çok isterim. Daha fazla detaya girmeden yine kitaptan bir bölüm ile yazıyı
bağlayacağım.
‘’ Her parçanızın , egonuzun , aklınızın ,bedeninizin ve
ruhunuzun ihtişamlı olduğunu bilmenizi isterdim. Bunlar sizi oluşturur, evrenin
yaratılışının güzel bir ürünü olan sizi. Her yönümüz kusursuzdur. Oluruna
bırakılmayacak , bağışlanmayacak , elde edilemeyecek hiçbir şey yok.Zaten
olmanız gereken her şeysiniz. ‘’
Hepimize Sevgiyle Şifa Olsun..
Duygusal Şifa