Menu

25 Mayıs 2015

Gülünesi Travmalar



1992 senesinin Mayıs ayıydı. Üniversiteyi bitirmiş , süper havalı bir işte çalışmaya başlamış, artık yetişkin bir kız çocuğu olarak 19 Mayıs tatilinde ‘’Ben arkadaşlarla Assos’a gidiyorum’’ diyerek sevgili aileme ayak üstünde yalan kıvırmış ve o dönemin havalı çocuğu (şimdinin havalı kocası) ile  3 günlük tatile kaçmıştım. Aslında içim hiç rahat değildi hem söylediğim yalanı unutup deşifre olma becerimden,  hem de yalan söylemekten ötürü çektiğim vicdan azabından dolayı içimden  ‘Yarabbim şu 3 günü bitirsek de sağ salim evimize dönsek’’ endişeleri ile bilmeden kendi kuyumu kazmaya hazırlanmıştım.Ve her tatil gibi bu da çok şahane başlamıştı. Ne zaman yarı insan yarı keçi olan sevgilim ‘’Hadi dağlara tırmanalım’’ teklifinde bulundu işte o zaman rüzgarın yanlış yere döndüğünü hissetmiş yine de ‘’İyi o zaman tırmanalım bari’’ demiş bulunmuştum.

Yaklaşık 2 saat kadar yürüme, sürünme ve tırmanma hareketleri yaptıktan sonra nihayet bir düzlüğe ulaşmıştık .  Ben biraz soluklanırım diye sevinirken Ali düzlüğün ilerisinde biten yolu ve başlayan uçurumu gösterip ‘’Manzara şahane hadi resim çekelim’’ dedi. O zaman selfie çekecek fotoğraf makinesi henüz icat edilmediğinden tek tek resim çekilecektik. Ben uçurumun dibine gitmeye çok meraklı olmadığım için ‘’Önce ben seni çekeyim’’ dedim ve yolun biraz gerisinde durarak makineyi ayarlamaya başladım ki bizimki bir anda ‘’Ahh ayağım’’ diye bağırarak aniden uçurumdan aşağıya düşüverdi. Uğradığım şokun etkisiyle önce hareket edemedim ve hiçbir şey düşünemedim . Birisi elimi ayağımı ve dilimi bağlamıştı sanki . Buz gibi kalakalmıştım. En acısı da ‘’Gitti sevdiceğim ’’ diye üzüleceğime aklıma panik ile gelen ilk düşüncenin ‘’Allahım ben babama ne diyeceğim bir daha beni asla yalnız tatile yollamaz’’ olmasıydı. Öyle ne kadar kaldım bilmiyorum birden uçurumdan gelen gülme seslerini duydum ve ayaklarımı zorla sürüyerek  oraya doğru yürüdüm. Kendimi zorlayıp uçurum olduğunu düşündüğüm yere bakınca oranında manzaraya bakan başka bir düzlük olduğunu ve Ali’nin orada oturmuş bana pis pis sırıttığını görünce,  (o dönem nedense grup olarak birbirimize sürekli olarak yaptığımız) manasız lüzümsuz eşşek şakalarının en okkalısına maruz kaldığımı anladım.  

Adını Üst Kat Korkusu Koydum!
O gün akşam uykumda birkaç kere yükseğe uzun sıçrama ile olayı atlattığımı düşünürken bir süre sonra yaşadığım farklı olaylar  ile nur topu gibi bir yükseklik korkum olduğunu idrak ettim. Fakat benim yükseklik korkum uçak, helikopter ve  balon gibi uçabilen araçlarda değil üçüncü kat ve üzeri binalara çıktığımda depreşiyordu.  Artık üst katlarda oturan arkadaşlarımıza yemeğe, oturmaya  gidemez olmuştuk.  Kırk yılın başı rica ya da tehdit ile gitsek bile katiyen balkona çıkamıyordum.  Yeni insanlar ile tanıştığımızda aklımda hep kaçıncı katta oturuyorlar acaba cinsinden sağlıksız sorular vardı. Bu arada evlendikten sonra da hep bahçe katlarında oturduğumuz için bir süre bu konu hayatımdan çıkmıştı. Ancak çocuk sahibi olduktan sonra artık bu korkunun bana yakışmadığına karar verdim ve üzerinde çalışmaya başladım . Önce yüksek katlı binalarda oturan arkadaşlarıma gitmekle ve ocak ayında balkonda kahve içme konusunda ısrarcı olmak ile başladım. Ufak ufak dozunu arttırarak yükseklik deneyimleri yaşıyordum. Ve bir süre sonra artık yüksekte olmanın beni o kadar rahatsız etmediğini sevinçle fark ettim. Tam o sırada bizim ufaklık ayaklandı ve onun peşinden koşma telaşı içerisinde bir süre daha bu konuyu kafamdan çıkardım.

Ne Oldum Deme
Bir gün onunla beraber yakında oturan bir arkadaşıma ziyarete gittik. Ev dördüncü kattaydı. Balkondaki korkuluklar yüksek ve güvenliydi. İçim çok rahattı. Güzelce balkondaki masaya kuruldum ve manzaranın keyfini çıkartarak sohbete başladık. Çocuklar evin içinde başlarında yardımcı kadınla beraber oyun oynuyorlardı.  Aslında her şey yolundaydı. Tam o sırada oğlum balkona çıktı ve elindeki resmi göstermek için koşarak yanıma geldi. O anda yaşadığım paniği anlatmam çok zor.  Kendimle ilgili yükseklik korkumu halletmiştim ama bu sefer de oğlumla beraber yükseklerde olunca panik yaşıyordum.  Bunun üzerinde ne kadar çalışırsam çalışayım başarılı olamadım. Başarısızlığımın nedeninin ne olduğunu da bal gibi bilmeme rağmen...Eğer bu korkumun üzerine gidersem onu gerektiği gibi koruyamayacağımı düşünüyordum.  Artık AVM’lerin yürüyen merdivenlerinden tutun da her türlü yüksek yer kabusum olmuştu.  Sonunda bu konunun üzerine çekingenlikle de olsa yavaş yavaş yürümeye başladım ve önce meditasyonlarda , yaratıcı imgeleme çalışmalarında kendime güven mesajları , telkin ve olumlamalar ile konuyu çözmeye çalıştım.  Bu korkumun aynen anneden çocuğa copy/paste olduğunu bildiğim için ne olursa olsun bunu aşmaya kararlıydım. 

Aldım Bende O
Yine bir gün okul çıkışı başka çocuklar ile beraber yakındaki bir AVM' ye dondurma yemeğe gitmiştik. Yürüyen merdivenlerde bizimkiler tehlikeli olmayacak şekilde kıpır kıpırdılar. Kalbim yine deli gibi çarpmaya başlamıştı. O anda ‘’Allahım dedim bu çocukların hepsi sana emanet, ben bu korkumu kabul ediyorum ve sana teslim ediyorum. Bu günden sonra bu konuda ne zaman endişelensem bu korkumu olduğu gibi sana vereceğim. Şükürler olsun Amin’’ diye de bitirdim. O sırada yürüyen merdivende yanımızda ters istikamette giden bir kadın telefonda konuştuğu arkadaşına ‘’Tamam canım aldım bende o’’ dedi. O günkü mutlu mesut halimi hiç unutamıyorum.
Bu konuda yaşadıklarım yaz yaz bitmez :) En son geldiğin nokta nedir derseniz o da şudur; Arkadaşlarımız ile  geçen ay Büyük Ada’da uzun bir yürüyüş yapmıştık. Aynen geçmişteki gibi bir uçurumun(!) kenarındaki kayalıkta grup mola vermek istedi. Aslında uçurum sandığım yerin altında bir düzlük olduğu konusunda ısrar ettiler ancak ben yine de yanlarına gidemedim çünkü oğlumda oradaydı. Yolun kenarında tek başıma oturdum o tarafa hiç bakamadan kendi kendime kuduz kuduz olumlama yapmaya başladım. Bir süre sonra Alp yanıma geldi ve Anne yolun öbür tarafındaki tepeye tırmanalım mı seninle dedi. Tabi ki tırmanamadım ancak çalışmalarıma devam ediyorum ve her geçen gün daha da başarılı oluyorum. Nihayet bu iş tamam dediğimde yüksek bir yerlerden oğlum ve eşimle selfie yapıp buradan size de linkini atacağım.

Sevgiyle Şifa Olsun
Duygusal Şifa

14 Mayıs 2015

Köpekbalıkları ile Birlikte Yüzmek



Kendimi  şanslı bir insan olarak görürüm , her zaman dört ayağımın üzerine düşmüşümdür.  Park yeri arama, kapalı gişe filme son anda bilet ayarlama, rezervasyonsuz cumartesi akşamı kafelerde yer bulma gibi konular çok şükür ki hep mutlu sonla bitti. Bu ballı olma durumunu ilk lisede fark ettim. Ablamın üniversite sınavına gireceği sene ben lise ikideydim. Rahmetli Babacığım kendine Boğaziçi Üniversitesi hedefi koyan kızını gaza getirmek için ‘’Evladım sen yeter ki Boğaziçi’ni kazan bahar bayramında okul gezisi ile seni Bodrum’a kendi ellerimle gönderirim.’’ diyerek büyük bir lokma yemişti.Sınav sonuçları açıklanıp Ablam Boğaziçi Matematiği kazanınca Annem ve Babam sevinçten çıldırmışlardı. Ben kendisine çıtayı fazla  yükselttiği için önce bozulmuştum ancak bahar zamanı babama sözünü hatırlatan Ablama, Babamın çaresizlik içinde ‘’O zaman kardeşini de al yanına’’ dediğini duyduğumda  sevinç çığlıkları içinde ikisine birden sarıldığımı hatırlıyorum. Nedense ikisi de o anda çok mutlu gözükmüyordu.:) Annemin sırtımıza vurarak ‘’Sakın denizde çok açılmayın çocuğum’’ diyerek yolcu ettiği tatilimiz çok güzel başlamıştı. 

Sıradan Bir Deniz Kazası
Bir hafta sürecek olan gezide tamamen üniversitelilerden oluşan bir grup ile takılacaktım. Her gün sabah akşam günde elli kere falan halime şükrediyordum.  Bodrum Aktur’da evlerde kalıyorduk ve gerçekten çok eğleniyorduk. Dönmemize bir gün kala bir arkadaşla beraber kano kiralayıp Aktur'dan denize açıldık. Rüzgarlı ve şahane bir gündü. Biz önde rüzgar arkada Yunan adalarına doğru giderken bir anda kanomuz  su almaya başladı ve bir süre sonra burnunu dikip battı. Meğerse delikmiş. Önce nasılsa birileri bizi kurtarır diye bekledik,  panik yapmadık. Hatta birbirimize lüzumsuz köpekbalığı esprileri bile yaptık. Ancak o arada  geçen bütün tekneler biz onlara yardım için el salladığımızda onlarda bize el sallayıp sözde selamımızı alarak yollarına gidince endişelenmeye başladık. O arada saatler geçti ve biz geri dönmeyince kıyıdakiler bizimkilere haber vermişler.  Ablamın da aralarında olduğu bir grup bizi aramaya çıkmış ve sadece kanonun küreğini bulmuşlar. Bütün akşamüstü bizi aramalarına rağmen hava iyice kararınca kıyıya elleri boş ve perişan bir halde dönmek zorunda kalmışlar. Biz de o arada gördüğümüz bir balıkçı teknesine imdaaatt diye bağırmayı akıl ederek sonraki koy olan Bitez'e ayak basmayı başarmış ve bir taksi çevirmiştik.Taksi şöförü önce ıslak ıslak binemezsiniz diye kızmış ama ‘’kazazedeyiz abi’’ deyince halimize acıyarak arabaya almıştı.  Aktur'a vardığımızda feci bir ortam vardı. 16 yaşımızın bütün olgunluğu ile ‘’Sürpriizz kim gelmiişş’’ şeklinde münasebetsizce bir giriş yapmamıza rağmen hepsi sevinçten delirdiler. Ablam beni karşısında sapasağlam görünce önce çok sevindi , sonra çok kızdı ve bir süre duygu iniş çıkışları yaşadı, biraz tartaklanmış bile olabilirim hatırlamıyorum. En sonunda kano kiralama firmasını mahkemeye falan verelim dedik ancak onlar özür olarak bütün gruba Halikarnas  girişi ısmarladılar ve o akşam olay tatlıya bağlandı.

Ne Olduysa 25 Yaşından Sonra Oldu
 Aslında felaketle sonuçlanabilecek bir durumdan  ya yaşımızın verdiği coşkulu ve korkusuz olma hali ya da ölümü aklımıza getirmeyi hiç akıl etmemiş olmamız nedeni ile eğlenceli bir şekilde kurtulmuştuk. Yıllar sonra aniden ortaya çıkan açık denizde yüzme  korkumu sonradan hep o gün yaşadıklarıma bağlamıştım.  Ancak korkumun nedeni benim sonradan ya bir şey olsaydı, ya köpekbalığı gelseydi, ya kötü niyetli kişilere rastlasaydınız gibi dışarıdan gelen olumsuz telkinlerin beni etkilemesine izin vermemdi.
Korkularımızın nedenini anladığımızda ve çözmek istediğimizde çare sizi mutlaka bulur. Geçmiş Yaşam Şifalandırma ile açık deniz korkumun üzerinde çalıştığımda daha önce deniz kazasında hayatımı kaybettiğimi o anı tekrar yaşayarak öğrendim. Öte yandan korkularımızın nereden kaynaklandığını öğrenmek için illa ki o ana tekrar dönmemiz ve yaşamamız gerekmiyor. Çözmek için neden korktuğumuzu  bilelim ve o korkunun bize ne demek istediğini anlamaya çalışalım yeter.
Sıkıntı yaşadığımız konuları  şifalandırmak  bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük miras. Çocuklarında veya torunlarında aynı korkuların devam etmesini hangimiz isteriz ki? Öyleyse  bu konuların üzerine gitmeye ve içimizdeki şeytanlara Zülfikarlarla saldırmaya devam etmeliyiz.
Kendi adıma artık denizde yüzerken çok açılmaktan korkmuyorum , tekneden denize atlamaya ve dalmaya bayılıyorum. Yüzmek en güzel topraklanma yöntemlerinden biri. Eskiden yanımda yüzen balıklardan bile kaçardım şimdi onlarla birlikte yüzüyorum. Özgürlük duygusu bütün korkularımızın üstüne gitmeye ve hayatla dalga geçmeye değer benden söylemesi…

Duygusal Şifa




04 Mayıs 2015

Eğlenceli bir EFT (Duygusal Özgürleşme Tekniği) Hikayesi


Ben zeytin yiyemem bırakın yemeyi onunla aynı masaya bile oturamam. Bu yazının hikayesi de benim 3  yaşımda iken kurban bayramında ailemle birlikte Konya’ya dedemleri ziyarete gitmemle başlar.  Aile derken Annem, Babam ve Ablam’dan bahsediyorum. Abla dediğime bakmayın benden sadece 18 ay önce doğmuş.  Dedemler kurban bayramında kesmek üzere koyun almışlar. Bizde ablamla o güne kadar bir petimiz olmadığından hevesle hayvancağızla köşe kapmaca oyunu oynuyoruz.Baskımıza dayanamayan garibim sağa sola minik minik kakasını yapmaya başlamış. Ben yerdeki siyah boncuk gibi nesneleri anlamaya çalışıp başaramayınca her insan evladının yapacağı gibi bir büyüğüm olan ablama sormuşum.O da 4,5 yaşının engin bilgisi ve muzipliğiyle ‘’E zeytin ya bunlar yiyoruz hani sabahları kahvaltıda ’’ diyivermiş. İşte 40 yıl önce zeytin görünce başlayan öğürmelerimin ve zeytin fobimin hikayesi böyle başladı. 


Çapalamanın gücü

Ha şimdi diyeceksiniz ki senin aklın fikrin yok mu ? Büyüdün artık zeytinin nasıl yetiştiğini biliyorsun. Dünyanın en şifalı besinlerinden biri . Ben bilmiyor muyum zeytinin faydalarını bir çırpıda sayarım size . Üstelik zeytin ağacı en favori ağacımdır ve zeytinyağına ekmek banmayı da çok severim. Ancak elimde değildi işte…Zeytinle kuzunun kakasını ve kokusunu birbirine çapalamıştım bir kere . Ne zaman zeytin görsem  bilinçaltım ‘’hemen kaaaç sana kaka yedirecekler’’ diye bağırıyordu ve ben istem dışı öğürmeye başlıyordum.

Bu durum evlenip çoluk çocuğa karışana kadar sürdü.  Oğlum 5 yaşına geldiğinde  benim zeytin yemediğimi fark etti ve kendisi de yemek seçen bir kişilik olduğundan kahvaltılarda  üstüme oynamaya başladı. ‘’Bunu,  bunu birde bunu yemem sen de zeytin ye o zaman’’ Repliklerinin altında çaresizce eziliyordum. Birkaç kez üste çıkıp tamam işte bak bende zeytin yiyorum denemelerim hep trajedi ve felaketle sonuçlandı. 


Bağımsızlık Günü!

Bu artık böyle diye kabullenmiş iken EFT eğitimi almam kurtuluşumu getirdi.  Eğitimden sonra zeytin konusunu çözmek önce hiç aklıma gelmedi. Kendime ve etrafıma yoğun bir şekilde EFT uyguluyordum. Bazen uyku öncesi oğlumla da kısa EFT turları yapıyorduk  ve  ikimiz içinde çok faydalı sonuçlar alıyorduk.  Bir akşam yemekte birden ‘’Anne ya şu zeytin konusunda kendine de vursana’’  dedi .  Bunu niye ben akıl etmedim diye düşünürken birinci tura başlamıştım bile 15 dakika süren 2 turluk bir çalışmadan sonra aklıma zeytin geldiğinde artık midemin bulanmadığını fark ettim.  Ancak bu denemeyi bir sonraki aşamaya taşımaya hiç hevesli değildim ve konuyu kapattım. Evde zeytinde yoktu zaten..

Bir hafta sonra  bir akşam yemek için sevdiğimiz bir cafeye gitmiştik. Sipariş verdiğim tavuğun yanında zeytin sosu ile servis edildiğini son anda fark ettim buna rağmen sesimi çıkarmadım beklediğim sınav gelmişti sonunda ya kazanacaktım ya da buraya bir daha gelemeyecektik. Siparişlerimizi beklerken  neşeli bir sohbet başlattım içimde stres , endişe gibi negatif duygular yoktu derin kabulleniş dedikleri duygu buydu sanırım.  Yemeklerimiz gelince tabağıma baktım sevgili tavuğum çok şık bir şekilde servis edilmişti.  Sosum da öyle….Bir lokma tavuğun üzerine sostan sürdüm ve ağzıma attım önce  kızarmış tavukla birlikte zeytinyağının tanıdık lezzeti geldi damağıma sonra bir lokma daha ve gerisi geldi bir çırpıda tabağımdaki yemeği bitirmiştim. Başımı kaldırınca oğlum ve eşimin hayretle bana baktığını gördüm yemeğin içindeki zeytini baştan beri onlarda fark etmiş ama ses çıkaramamışlardı.  Gururlu bir şekilde onlara ben zeytin yedim dedim. Başarımdan dolayı çok mutluydum.  Sanki biri ayağımdan bin kiloluk  bir pranga çıkarmıştı  ve hissettiğim özgürlük duygusu  ile  zaferle gülümsedim.
Hala kendime salata siparişi vereceğim zaman zeytinsiz olsun diyorum ancak bu sefer içimde ya yanlışlıkla zeytin yersem de kusarsam korkusu yok. Sadece bu benim tercihim diyorum. Oldu da yanlışlıkla zeytinli salata yersem kabul içinde olacağımı bilmenin dayanılmaz huzuru var içimde . Darısı fobilerinden kurtulmak isteyen herkesin başına . İyi Haftalar hepimize :)


Sevgiyle Şifa Olsun

Duygusal Şifa






30 Nisan 2015

Demir Çubukla Topraklanılır mı?

Eskiden evlerde elektrik sistemini topraklamak için bahçedeki toprağa saplanmış bir demir çubuğa elektrik kablosunu bağlarlardı. Bir dönem böyle bir evde oturmuştuk. Sonra topraklı prizler çıktı, binaların elektrik sistemleri topraklanarak kurulur  oldu. Evdeki elektronik eşyalarda fazla yüklerinden bu şekilde kurtuldular.

Çok çalıştığım, çok stresli olduğum, doğadan, özümden uzaklaştığım zaman dilimlerinde birisiyle tokalaştığımda, merdiven trabzanlarını veya kapı kollarını tuttuğumda kıvılcımlar çıktığını fark ediyordum. Bildiğiniz elektrik çarpıyordu yani. O dönemde anneme ne yapcağım diye sorardım. O da "çıplak ayak çimenlerde dolaş" derdi. Çok da fazla nedenini düşünmeden yapar ve rahatlardım, stres böyle gidiyor derdim.

Bendeki Ampulu Topraklamak için 5 Dakika Yeter

Yıllar sonra kuantumla, enerji konularıyla iç içe olduğumda aslında her birimizin enerji olduğunu öğrendiğimde bendeki ampul yandı. Ampul biraz geç yandı ama hızlı öğrendim.

Çoğunuzun benim gibi büyük şehirlerde yaşadığınızı düşünüyorum. Çayır çimene, doğaya gidecek vaktimiz pek olmuyor. Eğer bahçeli bir evde oturmuyorsak bahçe işleri, toprakla uğraşmakta bir hayal maalesef. Peki ne yapacağız, nasıl topraklanacağız?

Negatif duygularımızın, düşüncelerimizin üzerimizde yarattığı etkileri, bu etkilerden kaynaklanan elektrik birikimlerini her gün sadece 5 dakika ayırarak evde oturduğumuz yerde de topraklayabiliriz. Evet doğru bildiniz vizyonlayacağız. Vizyonlamanın gücü ayrı bir yazı konusu. Yakında daha detaylı yazacağız. Her gün yapacağımız 5 dakikalık topraklama egzersizi ile tüm günü rahat, huzurlu ve sakin geçirebiliriz. İlk başlarda inanması biraz zor da gelse kaç senedir bu kıymetli 5 dakikaları yaşayan biri olarak söylüyorum gayet güzel çalışıyor bu sistem. Birkaç gün üst üste yapmayı bıraktığınızda günlük olaylara verilen tepkiler huzursuzluk, keyifsizlik, moral bozukluğu, kızgınlık olarak açığa çıkıyor. Topraklanmanın huzurunu daha önce yaşayan vücut doğanın o sakin, huzurlu gücünü içinde yeniden hissetmek istiyor.

Doğada yürüyüp zaman geçiremiyorsanız, toprakla, çiçek ekmekle, bahçe işleriyle uğraşacak bir ortamınız yok ise o zaman size günlük 5 dakikanızı alacak bir meditasyon öneriyorum.


Topraklanma Meditasyonu

Rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer bulun, iş yerinizdeyseniz tuvalete gitmek en iyisi. Evdeyseniz bulunduğunuz odanın penceresini aralayın, içeriye dolan mis gibi oksijeni hissedin.
Sonra yavaş ve derin nefeslerle rahatlayın. Nefes alırken 5'e kadar sayın, nefes verirken bu süre uzasın. 4-5 kere bu şekilde nefes alıp verdikten sonra sakinleştiğinizi, tüm vücudunuzun gevşediğini fark edeceksiniz. Kuyruk sokumunuzdan aşağıya dümdüz inen bir kordon hayal edin. Bu kordon oturduğunuz kattan binanın temeline oradan toprağa geçerek dünyanın merkezine ulaşsın ve magmaya demirlesin. Aldığınız her nefeste başınızın üzerinden pırıl pırıl bir ışık girdiğini ve bu ışığın tüm vücunuzdan, çakralarınızdan geçerek kordon boyunca akarak yeryüzünün merkezine ulaştığını düşünün. Işık sizi yıkasın. Üzerinizde bulunan tüm negatif hisleri, düşünceleri, duyguları bu ışık yardımıyla kordonunuzdan aşağıya gönderin. Bırakın yeryüzü onu yıkasın ve pozitife dönüştürsün. 5-6 dakika bu şekilde devam edin. Ve lütfen bu zaman içinde hep pozitif kalmaya gayret edin. Meditasyonun sonunda gözlerinizi açın, ne kadar huzurlu ve sakin olduğunuzu fark edin. (Karla McLaren)

Sevgiyle Şifa Olsun

Duygusal Şifa

28 Nisan 2015

Seni Korkutan Her Neyse Üzerine Git!


Başlığı okuduğunuzda aklınıza ilk ne geldi.? Başarısızlık, Ölüm, Fakirlik, Yetersizlik, Kedi, Cehennem...!! İlk düşünceniz nedir? Şimdi arkanıza bir yaslanın gözlerinizi kapatın ve korkunuzun başınıza geldiğini düşünün. Kan beyninize bir hücum etsin, soğuk soğuk terler dökün, eliniz ayağınız titresin. Tüm güvenlikli düşünceler, emniyet ihtiyacınızı bir kenara bırakın farzedin ki hayatla kumar oynadınız en kötü el size geldi, kaybettiniz ve kutunuzdan da korkunuz çıktı. 

Ben Bir Korkuma Dalıp Geliyorum..
Hikaye Osho’ya ait; Bir zamanlar, deniz kenarındaki bir kumsalda büyük bir parti yapılmış. Partiye yüzlerce insan katılmış ve bir anda hepsi tek bir soruya odaklanmış. Denizin derinliği ölçülebilir mi ölçülemez mi? Hikaye bu ya tam da o sırada tamamen tuzdan yapılmış  bir adam oralardaymış ve ‘’Bekleyin , siz tartışırken ben bir dalıp öğrenmeye çalışayım.‘’ İnsan içine dalmadan nasıl bilebilir ki?’’ demiş ve suya atlamış. Saatler geçmiş, günler,aylar geçmiş ve insanlar  beklemekten vazgeçmişler. Oysa tuz adam okyanusa daldığı anda erimeye başlamış dibe ulaştığında ise tamamen yok olmuş. Sorunun cevabını öğrenmiş ama geri gelememiş. Bunu bilmeyenler  uzun tartışmalardan sonra sorunun cevabına dair bir takım sonuçlara ulaşmışlar. Akıl sonuçlara varmaya bayılır. Sonuca vardığında rahatlar ama o denize girmeye korkar onun yerine karada kalıp felsefe yapar.Unutmayalım ki konu deniz olduğunda hepimiz tuz adamlarız. Kıyıda kalıp konuşmaya, akıl yürütmeye felsefe yapmaya bayılırız. Cesareti olan atlar o denize ve kendi tecrübe etmediği ve bilmediği hiçbir felsefeyi, aklı, cevabı kabul etmez.

İçindeki Bilge ile Tanış 
Korkunun o sevimsiz soğuk hissi bedenini sardığında içindeki bilgeyi acilen yardıma çağır. İstersen ona bir isim de verebilirsin. Hemen şimdi gel ve şu konuda bana yardım et diye seslen ona. Bir süre bekle cevap mutlaka gelecektir. Gelen cevabın kendini nasıl hissettirdiğine bir bak seni korkutuyorsa yanlış kişiye danıştın demektir. Beklediğin cevapla ilgili sana bir ipucu verelim. İçeriğinde huzur hissi ve akışta ol , akışa bırak, cesurca bir adım at, bir ağaca sarıl, kendi yolundan git, dağları ve rüzgarı hisset, meditasyon yapsan mı acaba gibi özünde seni iyi hissettiren felsefeler varsa bilgen ile birliktesin demektir.
Korkun ile yüzleşemediğin, ona dalmadığın zaman kişisel titreşimin çok düşüktür. Düşük titreşim etrafındaki  en basit olaylara bile takılmana ve daha da olumsuz deneyimleri kendine çekmene neden olur. Bu olumsuzlukları ve korkuyu inkar edip , üstünü kapadığında yaşaman gereken asıl deneyimi ıskalamış ve kişisel iradeni kontrol etmek , direnmek ve zor kullanmak için kullanmış olursun.

Yaşam Riske Girenlere, Tehlike İçinde Yaşayanlara Gelir.
Şüphesiz yukarıdaki cümlede fiziksel olarak tehlikenin kıyısında yaşayın mesela hızlı araba kullanın kumara başlayın gibi mesajlar vermek istemiyoruz. Kendin olman için riske girmen gerekiyorsa çekinme diyoruz. Kendin gibi olmak ne demek peki? Bu aralar TV de dönen bir kot reklamında 'Kendin olmak demek senden bekleneni değil içinden geldiğini yapmaktır.' mesajı vurgulanmış...Evet korkularımızın üzerine gidelim , bu yolda ilerlerken iç sesimizin, içimizdeki bilgenin rehberliğinde hareket edelim. Rumi'nin de söylediği gibi ''İçinde ilerle , ama korkunun seni hareket ettirdiği şekilde ilerleme.'' Kalbinizin sesini dinleyin, sorumluluğu alın ve coşkuyla deneyimin içine atlayın mesajını da biz ekleyelim.

Sevgiyle Şifa Olsun,

Duygusal Şifa

26 Nisan 2015

Ellerimizdeki mucize! Mudralar

Bu resimdeki basit el hareketini düzenli yaparsanız uykusuzluğu giderdiğini, hafızayı güçlendirip konsantrasyonu arttırdığını, öfke, histeri gibi duyguları giderdiğini söylersem ne dersiniz!

Doğuda binlerce yıldır kullanılani fiziksel, duygusal ve ruhsal vücudumuzun enerjisini etkileyen el hareketleri "mudra" olarak adlandırılıyor. Mudralar günümüzde halen özellikle yoga ve meditasyon başta olmak üzere hayatın her dakikasında kolaylıkla uygulanabilecek hareketlerdir.

Tüm çakralarımızın, enerji meridyenlerimizin bağlı olduğu ellerimizi kullanarak hangi hallerimizi nasıl etkileyebileceğimizi örnek resimlerle aşağıda bulabilirsiniz;

 1. Gyan Mudra
Bilgi mudrası. Başparmak ve işaret parmaklarını birbirine bastırarak uçlarında bulunan endokrin ve hipofiz bezlerini harekere geçirir. Günün her anı istediğiniz yerde yapabilirsiniz. Uykusuzluğa iyi geliyor, hafızayı, konsntrasyonu arttırır.



2. Prithvi Mudra
 Dünya mudrası. Yüzük parmak ucu ile baş parmak ucu birbirine dokundurulur. Yaşam gücünü arttırır, fiziksel ve duygusal zayıflıkları azaltır, cilde iyi gelir. Günün her anı yapılabilir.








3. Varuna Mudra

Su mudrası. Serçe parmağı ve baş parmak uçları dokundurulur, diğer parmaklar dik durur. Duyguların dengelenmesine yardım eder, krampları rahatlatır, adet dönemlerini ve hormonal durumları düzenlenmesine yardımcı olur. Gün içinde 3 defa 15 dakika yapılabilir.






4.  Vayu Mudra
Hava mudrası. Başparmak ile kıvrılmış olan işaret parmağınızın üzerine bastırın, diğer parmaklar düz durur. Stresi azaltmaya yardımcı olur, sabırsızlık ve kararsızlık hallerini azaltmaya yardımcı olur. Gün içinde 3 defa 15 dakika yapılabilir.







5. Surya Mudra
Güneş Mudrası. Yüzük parmağınızı kıvırın ve ilk kıvrım yerine başparmağınızla bastırın. Diğer parmaklar dik durur. Troid bezini uyarır, kilo alımını azaltmaya yardımcı olur ve iştahı azaltır, hazmı kolaylaştırır, stresi azaltmaya yardımcı olur. Günde iki kere 5 - 15 dakikalık pratikler yapılabilir.







6. Prana Mudra
Yaşam mudrası. Serçe parmak ve yüzük parmak ucu başparmak ucu ile birleşir. Diğer parmaklar dik durur. Yaşam gücünü arttırır, zihin, beden ve ruhu güçlendirmeye yardımcı olur. Yorgunluğu azaltır, motivasyonu arttırır. Gün içinde her zaman yapabilirsiniz.







7. Apana Mudra
Sindirim mudrası. Yüzük ve orta parmağınızı kıvırın ve başparmağınızı üstlerine dokundurun. Diğer parmaklar dik durur. Boşaltım sisteminin çalışması yardımcı olur. bağırsak hareketlerini uyarır. Günlük 45 dakika pratik yapılabilir.







8. Apana Vayu Mudra
Kalp mudrası. İşaret parmağı baş parmağın avuçiçi köküne dokunurken, orta parmak ve yüzük parmağı uçları başparmağın ucuna değer. Serçe parmağı dik durur. Kalbi korumaya yardımcı olur, gaz giderir. Günde iki kere 15 dakikalık pratikler yapılabilir.







9. Linga Mudra
Isı mudrası. İki elin parmakları birbirine sarılır, Sol elin başparmağı yukarı doğru dik duruken sağ elin başparmağı ile etrafı sarılır. Vücuttaki ısıyı uyarmaya yardımcı olur, vücudu dengeler. Akciğerleri güçlendirir, balgam ve tıkanıklığı azaltmaya yardımcı olur. Gün içinde her zaman yapılabilir. Isıyı arttırdığı için çok fazla pratik edilmemesi iyi olur.


10. Shunya Muda
 Boşluk mudrası. Orta parmak kıvrılır ve baş parmak orta parmağın ilk kıvrım yerine bastırır. Diğer parmaklar dik durur. Kulak ağrıları için oldukça etkili olabilir. Zihinsel bilişi arttırır. Günlük 40-60 dakikalık bir pratik yapılabilir.








Tansiyonunuzun dengelenmesine yardımcı olabilecek bir hareket de yüksek tansiyonda orta parmağınızın kökünden ucuna doğru masaj yapmanız, düşük tansiyonda ise orta parmağın ucundan köküne doğru masaj yapmanızdır.

Mudralar tabii ki modern tıbbın yerine geçmez. Kaynak http://www.wakingtimes.com/2015/04/25/mudras-the-healing-power-of-your-hands/

Sevgiyle Şifa Olsun...

Duygusal Şifa